30 Mart 2012 Cuma

Baban Gelirse...


Balıkesir´de Ali şuuri ilkokulu karşısındaki boşlukta eski ayakkabı tamircisi, kır pala bıyıklı Cevdet (Alkalp) dede vardı.


Bir akşam üstü sohbetinde konu Çanakkale´ye gelince ağlayarak anlatmaya başladı.

Rahmetli babam Hafız Ali, Çanakkale´de kaldığında anamın karnında yedi aylıkmışım. Onu hiç tanımadım. Bir fotoğrafı bile yoktu. O günler çok zor günlerdi.

Seferberliğin sıkıntıları, Kuvayı Milliye zamanı işgal yılları, kurtuluş, yokluk, sıkıntı…

Çocuklugumuz hep ekmek peşinde, sıkıntıyla geçti. Ama anam, benim çocukluğumdan itibaren her sokağa çıkışta, her nereye giderse yanıma gelir ve

Oğlum ben pazara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çagır ha!…

Ben komşulara gidiyorum baban gelirse beni hemen çağır ha!… derdi…

Anam babamı her zaman bekledi durdu. Büyüdüm dükkan açtım. Anam yine her bir yere gidişte dükkana gelir; gideceği yeri söyler ve “Baban gelirse çağır ha!.. diye eklerdi.

Aradan yıllar geçti. Anacığım ihtiyarladı. Gene hep deyneğini kaparak bana gelir ve “Baban gelirse beni çağır ha!.. diye tembihlerdi. Günu gelip ağırlaştığında, ölüm döşeğindeyken bizimle helalleşti.

“Bana iyi baktınız hakkınızı helal edin” dedi.

Sonra bana döndü ve yavaşça

“Baban gelirse annem hep seni bekledi de” dedi.

Birden irkilerek doğruldu ve kapıya doğru gülümseyerek,

“Hoş geldin bey, hoş geldin” diyerek ruhunu teslim etti…





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder