6 Mayıs 2012 Pazar

AĞLAYAN ÇOCUK


Hazret-i Ömer’in Halifeliği zamanıydı. Başkent Medine’ye yabancı bir kervan geldi. Develerini yıkıp, konakladılar… Halife her zaman olduğu gibi, gece şehri dolaşmaya çıktı. Yolda, Sevgili Peygamberimizin arkadaşlarından Abdurrahman’a rastladı. Ona dedi ki:
- Ey Avf’ın oğlu! Gel, seninle bu gece misafirimiz olan kervanı bekleyelim. Onlar rahat uyusunlar. Çünkü yorgundurlar. Canları ve malları herhangi bir zarara uğramasın!…
Hazret-i Ömer bu teklifte bulununca, Abdurrahman da seve seve kabul etti. Birlikte kervanın etrafında göz-kulak olmaya başladılar. O sırada yakındaki bir evden çocuk ağlaması işitildi. Çocuğun ağlama sesi uzun süre kesilmediği için, Halife evin kapısına gitti. İçeride bulunanlara, “Küçüğü susturmalarını rica” etti. Sonra dönüp geldi. Gece boyunca, çocuğun sesi işitildikçe, birkaç kere daha evin kapısına gitti. Çocuğun ihtiyacını gidermelerini söyledi. Fakat çocuğun ağlaması bir türlü dinmiyordu. Seher vakti olunca, Hazret-i Ömer son defa oraya gitti. Çocuğun annesine:
- Sen ne biçim anasın! Bütün gece evlâdını ağlattın diye çıkıştı. Kadıncağız cevap verdi:
- Halimi anlamadan niçin beni azarlıyorsun?
- Haline ne olmuş?
- Çocuğu sütten kesmiştim.. .
- Sütün yoksa başka şeyler yedirseydin.
- Evde onun yiyeceği bir şey yok ki, biz çok fakiriz…
- Çocuğun kaç yaşında?
- Daha yaşını doldurmadı.
İşte bu cevap üzerine Hazret-i Ömer öfkelendi.
- Peki niçin bu kadar küçük bir yavruyu sütten kestin?
Kadıncağız içini çekti:
- Halifemiz Hazret-i Ömer’e Cenâb-ı Hak insaflar versin. Çocuklar sütten kesilmeyince, bizim gibi bir fakire nafaka vermez. Fakirlik maaşı bağlamaz. Onun için yavrumu erkenden sütten kestim.
Bunun üzerine Halife ağlayarak mescide girdi. Gözyaşları yüzünden namazı zorla kıldırdı. Selâm verdikten sonra cemâate döndü. Gene ağlayarak:
- Sizin Ömer’inize yazıklar olsun!. Sizin Ömer’inize yazıklar olsun!., diyerek kendini suçladı. Sonra bütün Medine halkına, tellallar çıkarttı. Onlar da bildirdiler ki:
- Hangi Müslümanın oğlu veya kızı dünyaya gelirse, hemen Halifeye bildirsin. Beytülmal’dan nafaka verilecektir. Hiç kimse nafaka yüzünden evladını vaktinden önce sütten kesmesin!..
O günden sonra artık Medine’de, açlık sebebiyle ağlayan çocuk sesi işitilmedi.
Bu hadiseden epeyce zaman sonra Medine’de kıtlık baş gösterdi. Hazret-i Ömer, hemen bin deve kestirdi ve «Etini fakirlere dağıtın!» diye emretti. Görevli, etlerin güzel bir parçasını da Hazret-i Ömer’e ayırdı. Yemek zamanı olunca, iyice pişirip Halifenin önüne getirdi. Hazret-i Ömer hayretle sordu:
- Bu yemek neredendir?
- Efendim, kesilmesini emir buyurduğunuz develerden size düşen paydır…
Hazret-i Ömer’in rengi değişti:
- Devenin iyi yerlerini kendisi yiyip, artanı fakirlere vermek çok kötü bir şeydir. Hemen bu yemeği kaldır ve çoluk çocuk sahibi, fakir bir aileye götür.
Az sonra önüne gelen “kuru arpa ekmeği ile zeytinyağını afiyetle ve gönül rahatlığıyla yedi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder